0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Dünya, son yıllarda daha önce benzeri görülmemiş bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Bu dönüşüm, toplumların ekonomik, politik ve sosyal yapısını kökten değiştirme amacını taşıyan bir “Büyük Sıfırlama” (Great Reset) planıyla ilişkilendiriliyor. Bazı kaynaklar, bu planın yalnızca ekonomik ve çevresel hedeflerle sınırlı kalmadığını; aynı zamanda biyolojik tehditler, özellikle virüsler üzerinden insanları kontrol altına almayı hedefleyen bir strateji içerdiğini iddia ediyor. Bu makalede, bu iddiaların arka planını ve gerçeklik ihtimalini inceleyeceğiz.

Büyük Sıfırlama: Resmi Hedefler ve Gerçek Amaç

Büyük Sıfırlama, Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) 2020’de duyurduğu bir programdır. Resmi açıklamalara göre, bu girişim:

• Ekonomik eşitsizlikleri azaltmayı,
• Çevreyi korumayı,
• Teknolojik ilerlemeyi insanlığın hizmetine sunmayı hedefliyor.

Ancak, bu planın arkasında küresel güçlerin insanları kontrol etmek ve dünya düzenini kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirmek için bir “virüs stratejisi” geliştirdiği öne sürülüyor. Bu stratejinin ana unsurları:

1. Biyolojik Silah Olarak Virüsler: Küresel pandemiler yaratarak kaos ve korku ortamı oluşturmak.
2. Toplumun Dijitalleşmesi: İnsanları aşı pasaportları, dijital kimlikler ve dijital paralar aracılığıyla izlemek ve kontrol etmek.
3. Ekonomik Çöküş ve Bağımlılık: Küçük ve orta ölçekli işletmeleri yok ederek insanları hükümetlere ve büyük şirketlere bağımlı hale getirmek.

Virüsler ve Biyolojik Savaşın Planlı Kullanımı

COVID-19 pandemisi, küresel güçlerin bu stratejiyi nasıl uygulayabileceğine dair güçlü bir örnek sunuyor. İddialara göre:

• COVID-19, doğal bir salgın değil, laboratuvar ortamında tasarlanmış bir biyolojik silahtır.
• Salgın, toplumları kontrol altına almak, küresel ekonomiyi yeniden yapılandırmak ve halkları “yeni normale” hazırlamak amacıyla bilinçli olarak yayılmıştır.

Bu süreçte, uluslararası kuruluşların ve hükümetlerin aldığı sert önlemler, bireysel özgürlüklerin kısıtlanmasına yol açtı. Sokağa çıkma yasakları, zorunlu aşı uygulamaları ve dijital takip sistemleri, gelecekte daha büyük bir kontrol mekanizmasının inşası için birer prova olarak değerlendiriliyor.

Aşılar ve Dijital Kimlikler

Pandemiler, yalnızca bir biyolojik tehdit değil; aynı zamanda geniş kapsamlı bir dijitalleşme sürecinin de bahanesi olarak kullanılıyor. Aşıların zorunlu hale getirilmesi ve buna bağlı dijital kimlik sistemleri, insanların hayatlarının her yönünü kontrol etmeye yönelik bir adım olarak görülüyor. Özellikle:

• Aşı Pasaportları: Kişilerin hareket özgürlüğünü kısıtlayarak yalnızca onaylanan bireylerin ekonomik ve sosyal hayata katılmasına izin verme aracı.
• Dijital Para Birimleri: Fiziksel paranın yerini alacak olan dijital paralar, tüm finansal işlemleri izlenebilir hale getiriyor.
• Genetik Manipülasyon: Aşıların, insan genetiğini değiştirebilecek unsurlar içerdiği iddiaları, nüfusu kontrol etme planlarıyla ilişkilendiriliyor.

Nihai Hedef: Yeni Dünya Düzeni

Bu planın nihai hedefi, merkezi bir küresel otorite altında “yeni bir dünya düzeni” kurmaktır. Bu düzenin temel unsurları şunlar olacaktır:

1. Bireysel Özgürlüklerin Ortadan Kalkması: İnsanlar, dijital sistemler ve biyometrik takip araçlarıyla sürekli izlenecek.
2. Nüfus Azaltma: Pandemiler ve diğer biyolojik tehditler, dünya nüfusunu azaltmak için kullanılacak.
3. Merkezi Ekonomik Kontrol: Küçük işletmelerin ortadan kaldırılmasıyla dev şirketlerin ve küresel finansal kurumların tam hakimiyeti sağlanacak.

Sonuç

Küresel güçlerin dünyayı sıfırlama projesi ve virüs stratejileri, sıradan birer komplo teorisi olarak görülmemelidir. Pandemi döneminde yaşananlar, bu iddiaları destekleyen somut örnekler sunmaktadır. Toplumlar, bu süreçleri sorgulamalı ve bireysel haklarını koruma konusunda daha bilinçli olmalıdır. Çünkü bu planlar, sadece günümüzü değil, geleceğimizi de kökten etkileme potansiyeline sahiptir.

Bu noktada, vatandaşların hem bilgiye dayalı kararlar alması hem de özgürlükleri için dayanışma içinde hareket etmesi gereklidir. “Virüs planları” gerçek olsun ya da olmasın, dünyayı şekillendiren bu tür girişimlere karşı tetikte olmak hayati önem taşımaktadır.