İsrail devleti ve siyonist ideoloji bu gün dahi yaptıkları her türlü zulmü hukuksuzluğu ve şiddeti mazur göstermek için ikinci dünya savaşı yıllarında Nazi rejiminin Yahudilere uygulamış olduğu iddia edilen soykırım, baskı ve yıldırma politikalarını mazeret olarak ileri sürüyor ve soykırıma uğramış bir millet olarak varlığımızı korumak için her türlü yolu kullanmamız; terör, şiddet ve insanlık dışı zulüm politikalarını uygulamamız meşrudur diyor.
Bu makalede Nazilerin masum yahudileri öldürmediğini onlara baskı zulüm işkence ve aşağılamalarda bulunmadığını iddia etmiyorum. Naziler bu vicdan, akıl ve hukuk dışı uygulamaların hepsini yapmışlardır fakat bunları yaparken amaçları Yahudi ırkına soykırım uygulamak değil siyonistlerin isteği doğrultusunda onları korkutup yıldırarak zorla Filistinde kurulacak israil devleti hedefi doğrultusunda tehcir etmektir.
Sonuç olarak Naziler ve siyonistler bu amaç doğrultusunda işbirliği yapmışlardır ve suç ortağıdırlar.
Filistinde ırkçı ve dinci faşizmin en uç noktasında siyonist ideolojiye ait bir devlet kurmak için altmış küsur yıldır her türlü hukuksuzluğu yapan, insanlık dışı politikaları uygulayan ve hatta bunları bir devlet politikası haline getiren İsraildeki siyonist rejim Nazi rejiminin gerçek azmettiricisi ve suç ortağıdır.
Bu yüzden Nazi SS birliklerine benzeyen israil ordusunun tutumunu asla yadırgamamak gerek çünkü her iki rejimde ruh ikizidir.
Gazzede filistinlileri kuşatılmış bir gettoda yaşamaya zorlayan İsrail ile Nazi rejimi arasında ne fark vardır?
İnsanları silahsız olduklarına bakmadan kadın ihtiyar çoluk çocuk diye ayırmadan öldüren ve öldürmeyi iyi bilen İsrailli siyonistler ile Naziler arasında ne fark vardır?
İkinci dünya savaşı sırasında pek çok insanlık suçu işlenmiştir bu suçlardan elbetteki en büyüğü Nazi ve Siyonist kadroların ortak projesi olan Avrupa Yarımadasındaki Yahudileri tehcir etmek için uygulanan sistematik terör politikalarıdır. Bu politikalardan ötürü Naziler elbette suçludur yargılanmışlar ve cezalandırılmışlardır fakat Nazilerin azmettiricisi ve suç ortağı olan siyonistler yargılanıp cezalandırılmak bir yana devlet sahibi yapılarak ödüllendirilmişlerdir.
Soykırım efsanesi ardına gizlenen bu kirli işbirliği bu gün artık ortaya çıkmaktadır ve Siyonistlerin soykırım efsanesi sayesinde yarattıkları masumiyet kalkanı düşmek üzeredir bu sayede siyonistlerin gerçek yüzü olan ırkçılık, barbarlık, kin ve vahşet dünya kamuoyunca çok daha rahat algılanabilecektir.
Bu makaleyi yazmaktaki ana amacım yahudi karşıtlığı ya da antisemitizm değil bu kirli işbirliğinin sorgulanarak teşhir edilebilmesine yardımcı olmaktır.
NAZİ İKTİDARI ÖNCESİ AVRUPA YARIMADASINDA DURUM
İkinci Dünya savaşının en büyük ve en meşhur efsanelerinden biri Nazilerin milyonlarca Yahudiyi gaz odalarında öldürüp fırınlarda yaktığı hatta sabun yaptığı yalanıdır.
Öncelikle bu makaleyi Nazileri aklamak için değil Nazilerin saklı kalan azmettiricileri ve suç ortaklarını teşhir etmek istediğim için yazdığımı ifade etmek isterim.
Geçtiğimiz Yüzyılın başında Avrupa yarımadasında iki ırkçı ideoloji; Yahudi ırkının üstünlüğünü savunan ve Yahudilerin Tanrı tarafından seçilmiş ırk olduğuna inanan Siyonist ideoloji ile Ari ırkın üstünlüğünü savunan Nazi ideolojisi egemendiler.
Her iki ideoloji sahipleride kendi ırklarının diğer ırklardan üstün olduğuna inanıyorlardı.
Siyonistler ayrıca bu üstünlüğün kendilerine Tanrı tarafından seçilmiş ırk olarak verildiğini dahi vehmetmekteydiler.
Osmanlı İmparatorluğunun yıkılması sonrasında İngilizlerinde teşviki ile Filistin bölgesinde bir İsrail devleti kurulması için düğmeye basıldı.
Bu noktada ortaya ciddi bir sorun çıktı İsrail devletinin kurulması planlanan Filistin topraklarında son ikibin yıldır Müslüman Araplar yaşamaktaydı ve bu topraklarda yaşayan Yahudi nüfusu önemsenmeyecek miktardaydı. Bulunan çare siyonist ideoloji önderliğinde kurulacak bir İsrail devleti için tüm dünyadan özellikle iyi eğitimli, maddi imkanları olan Yahudilerin Filistine göç etmesiydi.
Bu noktada pürüz bizzat Yahudilerden çıktı laik düzenin Avrupa yarımadasında yerleşmesi, görecelide olsa demokrasi ve hukuk kurumlarının daha adil işlemesi Avrupa yarımadasında yaşayan Yahudilerin yaşam koşullarında geçmiş yüzyıllara göre çok büyük bir ilerleme sağlamıştı. Refah içinde yaşayan, işi gücü olan, iyi evlerde oturan, çocuklarını iyi okullarda okutan sıradan Yahudiler Avrupayı bırakıp siyonistlerin peşinde Filistin çöllerinde macera aramak istememekteydiler. Üstelik pek çok tutucu yahudide Tevratta yazıldığı gibi İsrail devletinin kurulması için Mehdinin gelmesi gerektiğini bunun dışında bir devlet kurmaya çalışmanın dinlerine aykırı olduğunu savunmaktaydı.
Siyonistler elbette bu duruma son derecede öfkeliydiler. Yahudilerin Filistine gidip kurulacak bir İsrail devleti için gerekli nüfus yapısını oluşturmaya yanaşmamaları onları feci şekilde öfkelendirmekteydi.
Gönüllü olarak yapılmayan bu göç o halde baskı ve zorla yapılmalıydı.
Elbette siyonist ideologlar ellerine kırbacı alıp sopa zoru ile Yahudileri Filistin çöllerine götürmenin akıllıca olmadığını bilmekteydiler laik düzende kilise ve engizisyon gibi baskı unsurlarınıda kullanmanın mümkün olmadığı ortadadır.
Tam bu sırada Naziler siyonistlerin imdadına yetiştiler, iki ideolojininde temelde pek cok ortak noktası vardı ama en önemlisi her iki ideolojide Avrupa yarımadasında yaşayan Yahudilerin buradan göç etmesini istiyordu.
Naziler Yahudileri zorla göç ettirmek için çok uygun bir araçtı.
Bunun için önce nazilerin güç kazanıp iktidara gelmesi gerekiyordu. Güçlü Yahudi sermayesi için bu çok önemli bir sorun değildi zaten birinci dünya savaşının yarattığı politik ortam ve 29 büyük ekonomik krizi Naziler için gerekli ortamı hazırlamıştı.
Ve Naziler Siyonistlerin maddi manevi desteğini arkaların alarak kolayca iktidara geldiler.
NAZİ İKTİDARI
Nazi iktidarında derhal Yahudiler üzerinde büyük bir baskı oluşturulmaya başlandı. Korku ve yıldırma politikaları Avrupa Yarımadasında yaşayan Yahudileri Filistine göç ettirmek için devreye sokuldu.
Bu baskılar sonucunda Avrupa Yarımadasından Filistine göç hızlandı ve ikinci dünya savaşının başlamasına kadarda hızlanarak devam etti.
İkinci Dünya savaşı göç trafiğini engellemeye başlayınca ve savaş koşulları Avrupa yarımadasındaki kentleri yaşanmaz hale getirince siyonistler bir başka tehlikenin farkına vardı: Filistine göç ettirilmesi planlanan Avrupa Yarımadasındaki Yahudi nüfusu bu sefer yok olma tehdidi ile karşı karşıyaydı!!!
Avrupa yarımadasında Kentlere yapılan bombardımanlar, kontrol edilemeyen salgın hastalıklar ve açlık bu kentlerde gettolarda toplanmış olan Yahudi nüfusu büyük bir tehdit altına sokmaktaydı.
Siyonistler bu durumada pratik bir çare ürettiler savaş bölgelerinden uzakta inşa edilecek özel toplama kamplarında bir araya getirilecek yahudiler savaş sonrasına kadar güvenlikte tutulacak ve savaş sonrasında şartlar uygun olur olmaz İsrail devletinin kurulması için gerekli insan kaynağını oluşturmak için Filistine göç ettirileceklerdi.
Üstelik bu kamplarda uygulanacak korku, baskı ve yıldırma politikaları göç operasyonunu çok daha kolaylaştıracaktı.
Elbette Almanları savaş koşullarında son derecede kıymetli kaynaklarını ayırıp böyle kamplar inşa etmeye ikna etmek kolay değildi. Almanlarda canlarını dişlerine takmış ellerindeki bütün kıt imkanları seferber ederek bütün cephelere yetişmeye çalışmaktaydılar.
Aşağıdaki fotoğraf bir toplama kampındaki siemens fabrikasından çekilmiş ayrıntılara dikkat ederseniz o devre göre oldukça iyi tasarlanmış bir fabrika olduğunu ve işcilerin gayet sağlıklı göründüğünü göreceksiniz.
TOPLAMA KAMPINDA SİEMENS FABRİKASI
Böyle bir ortamda Almanların yüzbinlerce Yahudiyi bir araya toplayacak , nakledecek, barındıracak, besleyecek ve orada kalmalarını sağlayacak para, malzeme ve insan gücünü böyle bir operasyona ayırmalarını sağlayacak formül bulundu: Bu kamplar birer çalışma kampı olarak dizayn edilecek Yahudiler buralarda çalışacak, dev Alman savaş makinasına malzeme üretecekti ve müttefikler buna rağmen bu kampları bombalamayacaklardı.
Sonuç olarak anlaşıldı ve kamplar inşa edilerek faaliyete başladı.
İnşa edilen kamplara baktığımızda bu kampların öyle derme çatma yapılar olmadığını, belirli bir nizam ve intizam içinde inşa edildiklerini hatta içlerinde tiyatro salonu ve yüzme havuzu dahi barındırdıklarını görüyoruz. Bu kamplarda kalorifer tesisatı dahi bulunmaktaydı.
Aşağıda sunduğum resimler aklınızda kalan toplama kampı imajına eminimki hiç uymayacaktır:
Jewish Orchestra performing at Theresienstadt ‘Konzentrationslager’ Camp. Photo taken by Kurt Gerron, Jewish wartime film producer.
(Yahudi orkestrası toplama kampında bir konser icra ederken)
View of the swimming pool at Auschwitz ‘Konzentrationslager’ Camp (Autcwitz toplama kampınsda yüzme havuzu)
Celebrating Hannakkak at Westerbork ‘Konzentrationslager’ Camp, in Holland (Yahudi bayramı Hannakkak kutlaması)
Celebrating a Jewish wedding in Westerbork ‘Konzentrationslager’ Camp, Holland.(Hollandada kurulu bir toplama kampında Yahudi bir çiftin evlilik töreni)
Jewish internees playing football at Theresienstadt ‘Konzentrationslager’ Camp.(Toplama kampında futbol maçı)
Children in Belsen ‘Konzentrationslager’ Camp, 1945 from BBC documentary “In the Camps”
İlk zamanlar herşey çok daha kolaydı düzenli olarak toplanan Yahudiler kayıt altına alınıyor trenlere bindiriliyor ve kamplara sevk ediliyordu.
Savaşın çığrından çıkması ile birlikte sevkiyatlar gittikçe daha zor koşullarda yapılmaya başlandı. Bombalanan köprüler, demiryolları ve tren istasyonları askeri birliklerin malzeme muhimmat ve insan sevki için yoğun talebi kamplara sevkiyatı gittikçe zorlaştırdı.
Diğer yandanda savaşın Almanların kaynaklarını hızla tüketmesi kamplarda ilaç, yiyecek ve benzeri temel ihtiyaç malzemelerinin bulunamaması sonucunu doğurmaya başladı.
Sonuç olarak kamplarda yaşam koşulları hızla kötüleşti salgın hastalıklar, açlık, kötü muamele ve benzeri sebeplerle binlerce insan öldü. Özellikle tifo, tifüs gibi hastalıklar kamplarda hızla ve kontrolsüz şekilde yayılmaktaydı.
Kamp yöneticileri salgın hastalıkların yayılmasını önlemek için ekonomik olmamasına rağmen cesetleri krematoryumlarda yakma metodunu seçmek zorunda kaldılar.
Ayrıca o dönemde bütün hastahanelerde kullanılan ve salgın hastalıkların yayılmasını önlemek için dezenfeksiyon amacı ile kullanılan gaz odaları çamaşırların sterlize edilmesi amacı ile tasarlanıp kullanıldı.
İkinci dünya savaşı sonrasında özellikle fırın olarak adlandırılan bu krematoryumlar ve gaz odaları soykırım yalanını daha dehşetengiz bir senaryo haline getirmek için Hollywood tarafından yoğun bir şekilde kullanıldı.
Bu gün geniş kitleler siyonistlerce tasarlanan medya ve Hollywood propagandaları sayesinde milyonlarca yahudinin gaz odalarında öldürülüp fırınlarda yakıldığına inanmaktadır.
2. DÜNYA SAVAŞI SONRASI
İsrail devletinin kurulması için yeterli nüfus hareketi bu şekilde siyonistlerce ikinci dünya savaşı sonrasında sağlanabildi kaplardan kurtulan ve Nazi dehşeti ile korkutulmuş yüz binlerce insan İsraile aktı.
Siyonistler hedeflerine ulaşmışlar ve İsrail devletini kurabilecek gerekli nüfusu sağlamışlardı son ikibin yıldır Filistin topraklarında yaşayan müslüman Araplarınsa Tanrı tarafından seçilmiş üstün Irkın menfaatleri karşısında hiçbir önemi yoktu. Yok edilebilirler, tehcir edilebilirler, yıldırılıp evlerini barklarını topraklarını terk etmeye zorlanabilirlerdi.
Siyonistlerin bu planını engelleyebilecek tek bir unsur vardı eğer Nazi Siyonist işbirliği ortaya çıkar ve bu senaryonun kurmaca olduğu anlaşılırsa hem dünya hemde Yahudi kamuoyu nezdinde çok zor durumda kalacak olduklarını iyi bilen siyonistler bir taraftan kontrol ettikleri medya kanalları ve özelliklede Hollywood ile soykırım senaryosunu kitlelerin beynine kazımaya diğer taraftanda yasaklar getirerek soykırım konusunun tartışılmasını engellemeye çalıştılar. Önemli ölçüde de başarılı oldular. Bu gün Yahudi Soykırımı dünyanın en çok inanılan senaryosudur.
Oysa bazı detaylara yakından bakarsan soykırım senaryosunun nasıl cidi paradokslar taşıdığı açıkça görülecektir.
SOYKIRIM SENARYOSUNUN PARADOKSLARI
Her senaryo gibi Soykırım senaryosundada ciddi paradokslar vardır kitleleri bu senaryoya inandırmak için yoğun bir propaganda yöntemi uygulyan siyonistlerin paradoksları ortaya konularak bu senaryo açığa çıkarılabilir kanısındayım. Bu yüzden bu bölümde kısaca senaryodaki başlıca paradoksları ortaya koymaya çalışacağım:
1- TOPLAMA KAMPLARI VE SOYKIRIM EFSANESİ
Tarih boyunca pek çok soykırıma tanık olmuşuzdur ama hiçbirinde insanları kitleler halinde yok etmek için düzenli kayıtlar tutup binlerce kilometre nakledip orada inşa edilmiş bulunan düzenli kamplarda toplandığını görmeyiz. Zalimler soykırımı mümkün olan en basit, en pratik ve en ucuz yöntemler ile yaparlar ve yapmışlardır.
Diğer yandan zalimler Soykırıma dair mümkün olduğunca az iz bırakmaya çalışır kayıt mayıtta tutmaz.
O dönemde Almanlar en ufak bir malzemeye dahi ihtiyaç duyarken soykırıma uğratacakları milyonlar için özel kamplar inşa etmeleri, trenler tahsis edip o insanları nakletmeleri, beslemeleri, etraflarına asker tahsis etmeleri son derecede mantıksızdır.
Eğer Almanlar gerçektende soykırım yapmak istemiş olsalardı toplama kamplarına falan ihtiyaçları yoktu aynı sırpların müslüman Boşnaklara yaptığı gibi götürür bir tenhada kafalarına sıkarlar toplu halde gömer geçerlerdi.
O dönemdeki toplama kamplarının koşulları bombardıman altındaki Alman şehirlerinden çok daha iyi ve güvenliydi.
Eğer Almanlar gerçektende soykırım yapmak isteselerdi Yahudileri savaş bölgesinden uzakta özel inşa edilmiş kamplarda toplayacaklarına; yoğun müttefik bombardımanı altındaki askeri tesislerde, fabrikalarda, kritik ulaşım noktalarında ve devlet binalarında canlı kalkan olarak kullanırlardı.
Eğer Almanlar gerçektende soykırım yapmak isteselerdi Hiçbir şey yapmadan Yahudileri toplu halde gettolarda ilaçsız, aç, susuz, bombardıman altında bırakmaları yeterdi. Bu şekilde Yahudilerden fazladan bir insangücü ve malzeme harcamadan kurtulmuş olurlar üstelikte suçu rahatlıkla müttefiklere atarlardı.
Düşünün bu kamplar olmasaydı da Yahudilerin yaşadığı gettolar Alman uçakları tarafından gece bombalanıp zehirli gaz bombaları atılsaydı soykırım amacına çok daha kolay ve ucuza ulaşılmazmıydı? Üstelik Almanları suçlamak ve soykırım suçunu ispat etmek çok daha da zor olurdu.
Eğer Almanlar soykırım yapmak isteselerdi Kaloriferleri kapatmaları yeterliydi eksi kırk derecede bir gece geçiren kimse sabaha sağ çıkamazdı böyle bir durumda neden gaz kullanıp krematoryumlarda cesetleri yakmaya çalışsınlarki?
Kaldıki bir insanı yakmak için bir ton petrol eşdeğeri yakıt gerekir Almanların altımilyon Yahudiyi yakacak yakıtları olsaydı belkide savaşı kazanırlardı.
Bu basit sorular bile toplama kamplarının söylendiği gibi Yahudileri soykırıma uğratmak için tasarlandığı iddiaları hakkında ciddi şüpheler uyandırmaktadır.
2- GAZODALARI VE SOYKIRIM EFSANESİ
Eğer Almanlar Yahudileri zehirli gaz kullanarak soykırıma uğratmak istese idi şüphesiz ki bunu Gaz odaları inşa ederek yapmazlardı bu tamamen bir Hollywood senaryosudur. Bir insanı zehirli gaz ile öldürmek için gaz odası inşa etmek hem çok pahallı hemde teknik bir sürü zorluk içeren bir uygulamadır. Gaz odasının etraftakilere zarar vermeyecek şekilde sızdırmaz olası gerekir çünkü malum etraf Alman askerleri ile doludur. Ayrıca uygulamadan sonra gazın etkisiz hale getirilmesi gerekir. Bir sürü zor zahmetli ve pahallı bir uygulamayı milyonları katletmek için kullanmak akıllıca ekonomik ve pratik değildir. Saddam Halepçede gaz kullandı ama odada falan değil uçaklarla bastı gaz bombalarını Kürt köylerine insandan tavuğa koyuna kadar etrafta ne var ne yoksa öldü. Hitlerde en az Saddam kadar acımasız ve zalim olabilir ama ondan daha aptal olduğunu söyleyemeyiz. Dolayısı ile gazodası motifi sadece seneryoya daha dehşetengiz bir görüntü vermek için kullanılmıştır.
Gaz odalarının ve bu odalarda kullanılan gazın teknik detaylarına girmedim ama bu detaylarda yakından incelenince bu toplama kamplarında bulunan gaz odalarının ve kullanılan gazın o yıllarda Dünyadaki bütün hastahanelerde salgın hastalıkların özllikle tifo ve tifüs gibi hastalıkların yayılmasını önlemede kullanılan standart bir yöntem olduğu da görülmektedir.
Diğer yandan yayınlanan çeşitli dehşetengiz fotoğrafta görünen ceset yığınlarına yakından bakılınca bunların aşırı zayıf ve karınlarının is aşırı şiş olduğu görülür buda tipik tifo tifüs görüntüsüdür zehirli gaz zayıflatıp karınları şişirmez öldürür.
Başka bir açıdan insanları toplu halde öldürmek isterseniz çok daha kolay bir yöntemle yiyecek Ya da içeceklerine bir miktar zehir koyarsınız ve amacınıza kolayca ulaşırsınız.
Bütün bunlar dikkate alındığında Soykırımda kullanıldığı iddia edilen gaz odaları savının tamamen bir efsane olduğu açıkça görülmektedir.
3- FIRINLAR VE SOYKIRIM EFSANESİ
Hinduların cenaze yakma törenlerini bir gözünüzün önüne getirin dev bir odun kümesinin üzerinde bir ceset göreceksiniz.
Hesaplamalara göre bir krematoryumda bir insanı yakmak için bir ton petrol eşdeğeri yakıt gerekir. Almanların altımilyon yahudiyi yakacak yakıtları olsaydı belkide savaşı kazanırlardı.
Almanların cesetleri savaş şartlarında çok kıymetli kaynaklarını ayırarak krematoryumlarda yakmasının tek bir mantıklı sebebi olabilir oda salgın hastalıklardan ölenlerin cesetlerini imha ederek salgını durdurma çabasıdır. Buda bu kampların amacının soykırım değil başka bir şey olduğunu bize açıkça göstermektedir.
Amerikalılar kızılderilileri katletmek için onların tanımadığı bapğışıklıklarının olmadığı bir hastalık olan çiçek hastalığını kullanmışlardı. Hastahanelerden toplanan çiçek hastalığına yakalanmış insanların kullandığı battaniyeleri kızılderili köylerine hediye olarak dağıtmışlar ve bunu yaparkende yanına krematoryum kurmamışlardı. Katliam Ya da Soykırım yapacaksanız bu şekilde davranmanız gerekir salgın hastalıkların yayılmasını önleyecek krematoryumlar gaz dezenfeksiyon odaları inşa edilerek soykırım yapılmaz.
GENEL
13 Aralık 2024GÜNDEM
13 Aralık 2024GENEL
13 Aralık 2024GÜNDEM
13 Aralık 2024GENEL
13 Aralık 2024GÜNDEM
13 Aralık 2024SPOR
13 Aralık 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.