HTŞ Üzerinden Algı Operasyonu ve Çifte Standartlar
Gülnur Saydam’ın Lazkiye’deki HTŞ ve SMO kontrol noktalarını inceleyen haberi, yeni Suriye’deki azınlık grupların endişelerini dile getirirken aslında başka bir gerçeği görmezden geliyor: Esed rejiminin yıllardır sürdürdüğü katliamlar ve bu katliamların kurbanı olan milyonlarca Sünni’nin yaşadığı insanlık trajedisi. Ne yazık ki, bu acı gerçekler, Gülnur Saydam gibi gazeteciler ve Sözcü Gazetesi gibi medya organları tarafından sürekli olarak göz ardı ediliyor.
Esed rejimi, iç savaşın başladığı günden bu yana kimyasal silahlar, sistematik işkenceler ve yargısız infazlarla yüz binlerce sivili katletti, milyonlarcasını yerinden etti. Özellikle Sünni nüfusun sistematik bir şekilde hedef alınmasına rağmen, bu duruma dair ciddi bir eleştiri ya da gündem oluşturma çabası, bahsi geçen gazetelerden nadiren geldi. Şimdi ise HTŞ’nin devriye faaliyetleri ve azınlıkların endişeleri üzerinden oluşturulmaya çalışılan algı, çifte standartlı bir yaklaşımın ürünü gibi görünüyor.
Elbette azınlıkların haklarını savunmak ve korkularını dile getirmek önemlidir. Ancak, milyonlarca Sünni’nin maruz kaldığı zulüm, medya tarafından neredeyse görünmez kılınırken, azınlıkların yaşadığı nispeten küçük çaplı olayların manşetlere taşınması, niyetlerin sorgulanmasını haklı kılıyor. Bu durum, Esed rejiminin savaş suçlarını gölgeleyerek, sorumluluklarını örtbas etmeye çalışan bir algı operasyonu izlenimi yaratıyor.
Esed rejiminin işlediği suçlara karşı sessiz kalanların, HTŞ üzerinden Suriye’deki durumu sadece azınlıkların perspektifinden ele alması, Suriye halkının yaşadığı trajediyi küçümsemekten başka bir şey değildir. Medyanın bu çifte standardı, sadece adalet arayışını zedelemekle kalmıyor, aynı zamanda uluslararası kamuoyunun Suriye’deki gerçekleri anlamasını da engelliyor.
Sözcü gibi medya kuruluşlarının taraflı yaklaşımı, savaşın en büyük mağdurları olan Sünni çoğunluğun sesini kısarken, yalnızca belli grupların hikayelerini ön plana çıkarıyor. Bu çifte standart, hem gazetecilik etiğiyle hem de insan hakları savunuculuğuyla bağdaşmıyor. Eğer gerçekten bir barış ve eşitlik mücadelesi verilecekse, bu mücadelenin tüm mağdurlar için eşit bir şekilde yürütülmesi gerekir. Ancak o zaman Suriye’nin geleceği için umut vadeden bir zemin oluşturulabilir.
GÜNDEM
2 gün önceGÜNDEM
2 gün önceGÜNDEM
2 gün önceEKONOMİ
3 gün önceGENEL
17 Ocak 2025GÜNDEM
17 Ocak 2025GENEL
17 Ocak 2025Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.