Tarihin tozlu raflarında sıkışıp kalmış bazı gerçekler, zamanla üstü örtülerek ya da eğilip bükülerek anlatıldı bize. Okullarda ezberletilen “tek doğru tarih”in dışında kalan belgeler, mektuplar ve yabancı arşiv kayıtları, bazı soruları yeniden sormamıza neden oluyor.
En çarpıcı sorulardan biri de bu:
“Gerçek vatansever kimdi? Sultan Abdülhamid mi? Yoksa Atatürk mü?”
Sultan II. Abdülhamid, 33 yıl boyunca Osmanlı’yı parçalamak isteyen güçlere karşı adeta satranç oynadı. Devletin borçlarını ödemek için ekonomik planlar yaptı. Osmanlı coğrafyasının dört bir yanına okul, hastane, demiryolu kurdu. Batılı devletler, bu “beklenmedik zekâyı” boğmak için içeride “özgürlük” naraları atan Jön Türkleri kullandı.
“Ben tahttan indirildikten sonra asıl yüzlerini göreceksiniz” dedi ve sustu.
Onun düşüşüyle birlikte Osmanlı hızla çöküşe sürüklendi.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale’deki başarıları elbette tartışılmazdır. Ancak bazı tarihçilere göre, gerçek kırılma noktası 1918 sonrasında başlar.
İngiliz arşivlerine göre, Mustafa Kemal’in 1919’da Bandırma Vapuru’yla Samsun’a çıkışında İngiltere’nin bilgisi ve izni vardı. O dönem İstanbul işgal altındaydı. İngilizler, Anadolu’da düzeni sağlayabilecek “bir isim” arıyordu. Tesadüf müdür ki Mustafa Kemal Paşa bu işe biçilmiş kaftan olarak öne çıktı.
23 Haziran 1919 tarihli İngiliz belgesi:
“Mustafa Kemal Paşa, Karadeniz bölgesinde asayişi sağlamak üzere hareket edecek.”
— British National Archives
Ayrıca İngiliz işgal komutanı General Milne, Samsun’a çıkan Mustafa Kemal’in “kendileri için tehdit olmadığını” açıkça belirtmişti.
Birçok kişi Lozan Antlaşması’nı büyük bir diplomatik zafer olarak bilir. Oysa ki belgeler incelendiğinde, Musul’dan Batum’a kadar birçok Osmanlı toprağı masada terk edilmiştir. Kapitülasyonların bazı ekonomik uzantıları ise 1954’e kadar devam etti.
Abdülhamid Han’ın mirası olan Duyun-u Umumiye’yi kaldırdık diye öğünülürken, İngiliz ve Fransız bankerlerin desteklediği yeni ekonomik model, kapitülasyonların gizli devamı gibi çalıştı.
Bu soru kolay değil. Çünkü tarih, sadece belgelerle değil; niyetlerle ve sonuçlarla da okunmalı.
Ama şu çok net:
Bu yazı, kimseyi aşağılamak ya da yüceltmek için değil, gerçeği aramak için yazıldı. Eğer biz geçmişin gölgelerindeki hakikatleri görmezden gelirsek, aynı hataları tekrar etmeye mahkûm oluruz.
“Tarihi kazananlar yazar. Ama hakikati vicdanlar fısıldar.”
GÜNDEM
16 Temmuz 2025GÜNDEM
16 Temmuz 2025GÜNDEM
16 Temmuz 2025GÜNDEM
16 Temmuz 2025EKONOMİ
16 Temmuz 2025GENEL
16 Temmuz 2025GÜNDEM
16 Temmuz 2025Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.